Amasra geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz, hem sesi hem de güzel yüreğiyle gönüllere taht kurmuş olan Barış Akarsu'nun memleketi olarak tanınmıştır. Batı Karadeniz'in incisi olan Amasra'yı hala görmemişseniz çok büyük hata etmişsiniz demektir.
Bu güzel yer; büyükşehirlere yakınlığı, ulaşımının kolay olması ve bir haftasonu tatilinde gezilip görülebilecek küçüklükte olmasıyla kısa geziler için ideal bir kaçış yeridir. Bir haftasonu- ki Karadeniz'in soğuğuyla çarpılmamak adına bahar aylarında olması daha iyi olur- cumartesi sabahtan çıktığınızda örneğin Ankara'dan 4 saat içerisinde Amasra'ya ulaşabilirsiniz, turlarla da, kendi özel aracınızla da gitmeniz mümkündür. Tur otobüsleri ilçenin girişindeki sahilde bırakırlar. Oradan 10 dakika yürüyerek deniz kenarındaki restaurantlara varabilirsiniz. Genelde 2 katlı ahşaptan yapılmış olan bu restaurantlarda isterseniz kahvaltı, isterseniz öğle yemeğinizi yiyebilirsiniz. Test ettiğim üzere ikisi de biribirinden güzeldi. Zaten restaurantlar genelde köylülerden satın aldıkları tereyağ, bal, kaymak gibi ürünleri ikram ediyorlar. Öğle yemeğinde ise benim favorim balık olmuştu. Denizden taze avlanmış balıklar hem gözünüze hem damağınıza hitap ediyor. Gittiğinizde pek çok balık çeşidi göreceksiniz, hoşunuza gideni gönül rahatlığıyla sipariş edebilirsiniz. Fiyatlar da genelde bütçe dostu, üstelik balıklar çok lezzetli ve büyük bir salata ile birlikte ikram ediliyor.
Yemeğinizi beklerken size bir fotoğrafçı yaklaşıyor ve genelde 5-10 lira karşılığında Amasra ya da deniz temalı bir fotoğrafınızı çekiyor. Ben çektirdim, odamın duvarını süslüyor şu an, kalitesi de öyle kısa bir sürede çekildiği de düşünülecek olursa tatmin edecek boyutlarda.
Yemeğinizi yiyip fotoğrafınızı çekindiğinize göre şimdi Amasra'nın içlerine doğru yol alma vakti gelmiş demektir. İlk durak Amasra'nın çarşısıdır. Burada sevdikleriniz için küçük hediyelikler satan dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz, esnafı çok güleryüzlü ve misafirperverdir, ikram edilen çayı içip 3- 5 dakika sohbet etmek Amasra insanını tanımanız için de iyi bir fırsat olacaktır. Hediyeliklerin fiyatları da diğer turistik yerlere kıyasla çok daha ucuzdur. Yine de tüm çarşıyı dolaşmadan karar vermemek sonradan pişman olmanızı önleyecektir.
Hediyeliklerinize de karar verdikten sonra yavaş yavaş Amasra'nın tarihi köprüsünden geçerek yukarı kaleye doğru ilerlerken Amasra'nın tarihi evleri de size eşlik edecektir. Ahşap ve taşın kullanıldığı bu evler denizciliğin yaygın olduğu şehirlerdeki tipik mimari özellikleri taşımaktadır.Farklı farklı renkleri hem içinizi açmakta hem de fotoğraf karelerinize girmektedir. Ki zaten Amasra'yı dolaşmak her an fotoğraf çektirmek için durulduğundan dolayı uzun sürer. Fotoğraflarda özellikle taş köprüyü atlamamanızı tavsiye ediyorum ben.
Kaleden Amasra'yı ve uçsuz bucaksız Karadeniz'i seyrettikten sonra nefes almak için kayalıkların üstündeki denize nazır kafelerde oturup çayınızı, Türk kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Karşınızdaki manzara hem stresinizi hem de yorgunluğunuzu alıp götürecektir. Şehrin ışıklarını da yakıp akşamı getirdikten sonra merkeze inip, ister küçük sevimli otelinizde, isterseniz de yine sahildeki lokantalarda müzik eşliğinde akşam yemeğinizi yiyebilir, denizi ve yakamozları seyredebilirsiniz.
Sabah kalktığınızda otelinizde yapacağınız güzel bir kahvaltıdan sonra kahvenizi içmek sahildeki kır kahvesine inebilirsiniz.Bu sayede elinde gitarıyla Karadeniz'e doğru, bitmeyecek şarkısını söyleyen Barış Akarsu heykelini de görebilirsiniz.Ardından restaurantların olduğu tarafa geçip oradaki yolcu teknelerinden biriyle denizde 45 dakika-1 saat kadar süren turlara katılabilirsiniz. Karşınıza çıkan küçük şirin koylar, dibi görülebilecek kadar yakın olan deniz, yemyeşil dağlar size yaşadığınızı hissettirecek, ayrılmak istemeyeceksiniz bu huzurlu, insanı alıp götüren güzellikten.
Her güzel şeyin olduğu gibi Amasra gezisinin de bir sonu var ne yazık ki. En yakın zamanda yine geleceğinizi bilerek, kalbinizin de bir yarısını bırakarak ayrılırsınız bu cennet gibi ilçeden.