Seyahat etmeyi, farklı kültürler tanıyıp farklı lezzetler tatmayı sevenler için tatil başlı başına eğlenceli bir aktivitedir. Şehirden az da olsa uzaklaşmak, yolculuk etmenin tadını çıkarmak ve bol bol anı biriktirmek için belki de yollara düşme vakti şimdidir.
Rotanızı Türkiye’nin kuzeyine yani yeşili, hırçın denizi, bulutların arasında dolaşılan yaylaları, yağmuru, çayı ve mutfağıyla ünlü Karadeniz’e çevirdiyseniz ve zamanınız da bolsa sizi harika bir tur bekliyor demektir.
Bolu’yu görmediyseniz ilk durağınız burası olabilir. Bolu’da özellikle hamamlara gidip kendinize bir ödül verebilirsiniz. Hamamlar arasında en bilinenlerinin de Tabaklar, Sultan ve Süleyman Paşa hamamları olduğunu hemen belirtelim.
Dört mevsimde de ayrı bir güzelliğe sahip olan ve ünlü bir ressamın tablosunda yaşıyormuşsunuz hissi veren Abant’ı da mutlaka görmelisiniz. Kışın ayrı, yazın daha da bir ayrı olan Abant’ta konaklama için de birçok seçenek sizi bekliyor. Bolu’nun yeşilini ve her bir ilçesindeki ayrı güzelliği belleğinize kazımak için gözünüzü çevrenizden ayırmayın. Ayrıca “aşçılar diyarı” olarak da anılan Mengen’de mutlaka lezzetli yemeklerden tadın. Bolu yöresine kadar gitmişken Yedigöller Milli Parkı’nı görmeyi de ihmal etmeyin tabii.
Bolu’dan sonraki durağınız Zonguldak olabilir. Mağaraları ve şelaleleriyle ünlü olan Zonguldak, yaz aylarında da festivallere ev sahipliği yapar. Ayrıca eğer hava güzelse Kapuz ve Ilıksu plajları da denize girmek için elverişlidir. Zonguldak’a özgü yerel kültürü tanımak ve fotoğraflamak isteyenler için de Halil Paşa Konağı ideal bir adres olabilir.
Zonguldak’tan sonraki adresiniz, gezmeye doyamayacağınız, bölgenin en ünlü yerlerinden biri olan Safranbolu ise büyülenmeye hazır olun. Safranbolu evlerinde en az bir gece konaklamanızı öneririz çünkü masalsı sokakların havasını ancak orada günübirlik ziyaretçilerden biraz daha fazla vakit geçirerek soluyabilirsiniz.
Safranbolu’dan ayrılma vakti geldiğinde rotanız Amasra olmalı. Yol üzerinde Kuş Kayası Yol Anıtı’nı gezip Bakacak’ta da mola verebilirsiniz. Bu sırada bol bol fotoğraf çekmek isteyeceğinizden de eminiz. Çünkü göreceğiniz her ayrıntı, sizi ayrı bir öykünün içine sürükleyecek türden. Amasra’da da kaleyi, Küçük ve Büyük limanları, bir de Oymacılar Çarşısı’nı ziyaret edebilirsiniz.
Bir sonraki durağınız Sinop ise doğa harikasıyla baş başasınız demektir. Denizi ve yemyeşil ormanlarıyla doğanın tüm güzelliklerini size sunan Sinop, sıkılmanıza fırsat vermeyecek türden bir atmosfere sahip.
Tarihe meraklıysanız şehir merkezindeki Sinop Müzesi’ne gidebilirsiniz. ‘Tarih’ demişken Sinop Cezaevi’ni es geçmek olmaz. Osmanlılar döneminde, 1877 yılında kullanılmaya başlanan cezaevi, yüksek kale bedenleriyle çevrilidir.
Tarihi gezinizi sonlandırdıktan sonra deniz havası almak isterseniz incecik ve bembeyaz kumlarıyla ünlü Akliman’a doğru uzanabilirsiniz. Kumsal boyunca plajlar ve kamp alanlarıyla karşılaşacağınız Akliman’da piknik de yapabilirsiniz. Akliman’a bir kilometre mesafedeki Hamsilos ise Türkiye’nin tek fiyordu olarak bilinir. Denizin karaya bir ırmak gibi uzandığı Hamsilos, çam ağaçlarıyla kaplı bir tabloyu andırır.
Gezinizin geri kalanına Kastamonu’dan devam edecek olursanız bu kentin türbelerinin çok ünlü olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca kent merkezindeki Akmescit, Hepkebirler, İsmailbey ve Atabey mahallelerindeki geleneksel evler, Osmanlı mimarisinin izlerini günümüze dek taşıyan önemli yapılardan yalnızca birkaçı.
Kastamonu’ya 40 kilometre mesafedeki Ilgaz Kayak Merkezi de milli parkın içinde, oksijene doyacağınız bir konumda ziyaretçilerini ağırlıyor. Konaklamak isterseniz kamp alanları ya da tesisler mevcut. Öte yandan Çatak Kanyonu, Valla Kanyonu ve Ilgar İni Mağarası da görülmesi gereken güzelliklerden birkaçı. Kastamonu’nun kıyılarına uzanmak isterseniz Cide’ye gidebilirsiniz. Cide’deki bakir koylar, ilçenin muhteşem ve benzersiz bitki örtüsü, aklınızın bir köşesinin Karadeniz’de kalmasına neden olabilir.
Gelelim Trabzon’a… Doğa harikası olan Trabzon’a 99 kilometre uzaklıkta olan Uzungöl, kesinlikle ama kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri. Trabzon’a kadar gidip de Uzungöl’e uğramazsanız günün birinde pişman olacağınızı garanti edebiliriz. Doğanın tüm cömertliğini sergilediği Uzungöl, Haldizen Deresi’nin önünün alüvyonlarla kesilmesi sonucu oluşmuş. Nesli tükenmekte olan birçok hayvana da ev sahipliği yapan bölge, muhteşem ladin ormanlarıyla adeta bir ressamın elinden çıkmış gibi görünür. Gölün etrafında yapacağınız yürüyüşün keyfini ise başka hiçbir yerde bulamazsınız.
Bir başka meşhur Karadeniz şehri de Rize’dir. Çam ormanlarıyla kaplı Ayder Yaylası, Fırtına Deresi ve Gelin Tülü Şelalesi, Rize’nin incilerinden yalnızca birkaçı. Doğanın koynunda birkaç gün geçirmek isteyenler için Ayder Yaylası’ndaki bungalovlar biçilmiş kaftan.
Karadeniz geziniz sırasında duraklarınızdan biri de Artvin olabilir. Görkemli dağları, yaylaları, krater gölleri ve tarihiyle Artvin, cenneti andırır. Bölgenin önemli yayla turizmi merkezlerinden biridir ve Beyazsu, Bilbilan ve Kafkasör yaylaları oldukça meşhurdur. Ayrıca Mençuna ve Maral şelaleleri de görülmeye değerdir. Deniz mevsiminde gittiyseniz Hopa’daki Kemalpaşa ve Kopmuş plajlarını da gezi listenize eklemelisiniz.