Eğer görme gücünüzün kalıcı olmasını istiyorsanız balık ve kabuklu yemişler tüketin. Farelerle yapılan yeni bir araştırmaya göre, bu besinlerdeki omega-3 yağ asitleri, gözleri körlüğün iki önemli sebebine karşı koruyabilir.

Araştırma sonuçları, omega-3’ün, gözlerimizdeki kan damarlarının gelişimini düzenlemeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Boston Çocuk Hastanesinde oftalmolog olan ve bu araştırmada çalışan Dr. Lois Smith, yağ asitlerinin, sızıntı yapan göz damarlarının aşırı büyümesinden kaynaklanan retinopati ve gözlerdeki kan damarlarının anormal gelişmesinden kaynaklanan yaşa bağlı makula dejenerasyonu (sarı nokta hastalığı) gibi göz hastalıklarını önlemeye yardımcı olabileceğini söylüyor.

Smith şöyle dedi: “Yağ asitleri insülin duyarlılığını iyileştiren proteinleri de harekete geçirir. Bu proteinler, 2. tip diyabet ilaçlarının hedeflediği proteinlerle aynıdır. Bu yüzden bu bulgu, yağ asitlerinin, diyabetli kişilerde insülin duyarlılığını iyileştirmek için kullanılabileceğini gösteriyor.”

Smith şöyle devam eder: “Daha fazla klinik araştırma yapılması gerekse de, farelerde olduğu gibi, insanlarda da omega-3 yağ asitleri sayesinde, kalp hastalığı riski artmadan insülin duyarlılığının iyileşmesi mümkün görünüyor.”

Smith’e göre, araştırmadaki farelerle aynı faydalı etkileri elde etmek için insanların vitamin takviyesi olarak ya da besin yoluyla günde2 gramdokosaheksaenoik asit (DHA) ve eikosapentaeonik asit adlı omega-3 grubu yağ asitlerini tüketmeleri gerekecektir.

Araştırmacılar aspirinin omega-3 yağ asitlerinin koruyucu etkilerini yok etmediğini de gördüler.

New York’ta Rochester Üniversitesi Tıp Merkezinin oftalmoloji bölümünde yardımcı profesör olan ve araştırmaya katılmayan Dr. Mina Chung’a göre, bu bulgu özellikle önemlidir çünkü aspirin, kalp hastalığı tedavisinde kullanılan faydalı bir ilaçtır ve kalp hastalığı, makula dejenerasyonu (sarı nokta hastalığı) için bir risk faktörüdür.

Chung şöyle söylemiştir: “Eğer aspirin, omega-3 yağ asitlerinin etkilerini olumsuz hale getirseydi, hastalar, göz sağlığıyla kalp sağlığı arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaklardı.”

Chung, retinopati ve makula dejenerasyonunu (sarı nokta hastalığı) önlemek için bilinen az sayıda yöntem olduğunu söylüyor. Hastalar ancak bu hastalıklar başladıktan sonra doktora başvuruyor.

Chung şöyle diyor: “Birçok göz hastalığı ilaç, ameliyat ve enjeksiyonlarla tedavi edilir ve bunlar daha pahalıdır. Ama çok sık rastlanan bu iki hastalığa baktığınız zaman, beslenmeyle ilgili daha koruyucu bir şeyler yapabilmek muazzam olacaktır.”

Daha önceki araştırmalar, daha fazla balık ve omega-3 yağ asitleri tüketen kişilerde göz hastalıkları oluşma ihtimalinin balık yemeyenlere göre daha az olduğunu göstermiştir. Smith tarafından 2007 yılında yapılan ve yayımlanan bir araştırma, omega-3’ler açısından zengin gıdalarla beslenen farelerin gözlerindeki damar büyümesinin, omega-6 yağ asitleri (etlerde bulunur) bakımından zengin gıdalarla beslenen farelere göre %50 daha az olduğunu göstermiştir.

Chung, dünya nüfusu yaşlandığı için bu yeni bulgunun önemli olduğunu söylüyor. Chung şöyle devam ediyor: “Kalp hastalığı ve kanser açısından tıbbi ilerlemeler ömrümüzü uzatıyor ama bununla birlikte, yaşa bağlı göz hastalıkları daha sık görülmeye başladı.”

Chung şöyle söyler: “İnsanlar uzun yaşıyor. Bu güzel bir şey. Ama sonuç olarak, artık yaşamın kalitesi konusunda çalışmamız gerekiyor.”

Smith ve Ulusal Göz Enstitüsü araştırmacıları şimdi AREDS2 adlı bir deneyde yaşa bağlı makula dejenerasyonu olan kişilerde omega-3 takviyelerini araştırıyorlar. Bu deney 2013 yılına kadar devam edecek. AREDS1 adlı daha önceki deney, bol miktarda balık tüketen kişilerde, yaşa bağlı makula dejenerasyonu görülme olasılığının balık yemeyenlere göre daha az olduğunu göstermiştir.

Smith, omega-3 yağ asitlerinin, bazen prematüre bebeklerde gelişen retinopatiyi önleyip önleyemeyeceği konusunda İsveç’teki araştırmacılarla da çalışıyor.