Birleşik Krallığın başkenti Londra, İngiliz kültür ve tarihinin rahatlıkla sokaklar ve caddelerin her yerinden görülebileceği bir şehirdir. Thames Nehri'nin ikiye böldüğü bu metropol İngiltere denince akla gelen kırmızı telefon kulübeleriyle, iki katlı otobüsleriyle ve atlı polisleriyle ziyaretçilerine tarihi krallık dokusunu hissetirir. Londra'da görülmesi gereken yerleri şu şekilde belirtmek mümkündür:
Trafalgar Square: Trafalgar Meydanı, Londra'ya gelen turistlerin ilk uğrayacağı meydan denebilir. Buradaki National Gallery, çok pahalı sanat eserlerine ev sahipliği yapar ve ziyaret edilmesi gereken bir müzedir.
Oxford Street: İstanbul'un Bağdat Caddesi gibidir. Oxford Street 'te binlerce mağaza ve oradan oraya ellerinde torbalarla koşuşturan insanlar görebilirsiniz. Alışveriş severler için ziyaret edilmesi gereken sağlı sollu mağazalara ev sahipliği yapan, geniş bir caddedir. Regent Street de büyük ve önemli mağazalarıyla alışveriş için ideal bir caddedir.
London Eye: Londra denildiğinde akla ilk gelen görüntü London Eye'ın arka planda olduğu fotoğraflar olabilir. London Eye insanların rahatlıkla şehri izleyebileceği kapalı kapsüllerden oluşan bir dönme dolaptır.
Su altı Müzesi: London Eye'ın hemen yanında bulunan bir su altı müzesidir. Birçok su altı canlısının yer aldığı bu müze değişik ve çeşitli balıklara ev sahipliği yapmasıyla dalgıçlar ve su altına ilgi duyanlar için ziyaret edilmesi gereken bir yerdir. Müzeyi gezerken suyun altında yürüyormuş hissi yaşamak ve büyük su kaplumbağaları ve balinalara dokunma isteği duymak kaçınılmazdır.
Nehir Turu: Şehri daha yakından görmek isteyenler için farklı bir deneyim de nehir turu olabilir. Thames Nehri'nin üzerinde konumlanmış Tower Bridge gibi birbirinden farklı köprüleri daha yakından incelemek, iş merkezlerini ve değişik yapılı binaları yakından görmek için rehberin de şehri anlattığı özel tekne turlarına katılınabilir.
Big Ben: Westminister binasının (parlemento binası) yanında yer alan Londra'nın tarihi saat kulesidir.
Madame Tussauds: Madame Tussauds büyüleyici ve canlı bir görünüme sahip balmumu heykeller müzesidir. Atatürk'ün de balmumu heykelinin bulunduğu bu müzede birçok ünlü kişinin gerçeğe çok yakın balmumu heykellerinden etkilenmemek olanaksızdır.
Leicester Square: Londra'ya gelindiyse müzikal de izlenmesi gerekir. Önceden alınan biletlerle müzikal ya da operalara girişinizi garantileyebilirsiniz. Leincester Square dünyaca ünlü birçok müzikalin gösterildiği tiyatroların bulunduğu bir meydandır. Tabii İngilizce biliyor olmanız da bu müzikallerden keyif almanız için önemli.
Camden Town: Londra'nın kuzeyinde akla gelebilecek her türlü şeyin satıldığı bir markettir. Kuzeyde kaldığı için Londra merkeze biraz uzak olsa da metroyla rahatlıkla ulaşılmaktadır. İlginç aksesuar, obje ve ikinci el malların satıldığı küçük küçük dükkanlardan oluşan bir mahalledir. Buradaki dikkat çeken en farklı şeylerden biri de motorsiklet görünümlü oturma yerleri olan kanala bakan yeme içme yerleridir.
Hyde Park: Müze ve tarihi yer gezmekten yorulanlara önerilebilecek, açık havanın tadının çıkarılabileceği yeşili bol kocaman bir parktır. Hyde Park sincaplarla içiçe olunabilecek, Londra şehrinin yoğunluğunu unutturan ve Peter Pan heykeline ev sahipliği yapan içinde dolaşması keyifli bir parktır.
Buckingham Sarayı: Kraliyet ailesinin oturduğu bahçeli büyük saraydır.
Bu belli başlı yerler Londra'nın görülmesi gereken turistik yerlerini oluşturur desek de Londra'da görülmesi gereken, burada bahsedemediğim birçok yer mevcuttur. Herkes ilgi alanına göre bu büyük şehirde yeni mekanlar keşfedip, fish&chips yiyip, İngiliz çayını deneyebilir. İngiliz Kültürü'nü yansıtan bu başkenti keşfedebilmek için en az 3 gün ayırmak daha rahat gezebilme olanağı sunar.