Balıkesir’e bağlı Ayvalık’ın şirin, tarihi ve eşsiz doğal güzelliklere sahip kasabası olan Cunda Adası, dört mevsimde de farklı bir dünya vaat eder. Ege’nin muhteşem doğası ve ikliminin kusursuz bir tatil deneyimi yaşatacağı Cunda Adası’na yolunuz düşerse yapmadan, görmeden, yemeden dönmemeniz gereken her şeyi bilip yola öyle çıkmanızı öneririz.
Tatil planınızda rotayı belirlerken Cunda Adası’na, yani bir diğer adıyla Alibey Adası’na da yer verdiyseniz bu zaman diliminin tadının, damağınızda kalacağı garantisine sahipsiniz demektir. Ziyaretçilerini önce şirin sokaklarıyla büyüleyen Türkiye’nin dördüncü büyük adası olan Cunda’da dolaşırken fonda Rum müziklerini duyar gibi olursanız şaşırmayın. Rum mimarisi ve esintilerinin peşinizi bırakmayacağı Cunda Adası’nda günün 24 saatini dolu dolu yaşamanız mümkün.
‘Dört tarafı denizlerle çevrili olan kara parçası’ olarak tanımlanan ‘ada’ kavramına tam uymayan Cunda’ya, Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünden geçip varacağınızı da söylemeden geçmeyelim.
Zeytinyağının anavatanı
Girit mutfağından nasibini almış olan Cunda lezzetleri, her öğünde midenizin şenlenmesine yardım eder. Özellikle de kahvaltı sonrası Taş Kahve’de yudumlayacağınız kahvenin tadını başka bir yerde bulabilir misiniz, emin değiliz. Deniz ürünlerine doyacağınız Cunda’da, denizin kıyısında kurulan sofralardan kalkmak istemeyeceğiniz de bir diğer gerçek. Birbirinden lezzetli ve çok sayıda zeytinyağlı mezenin yanı sıra denizden yeni çıkmış balıklar, karides ve kalamar ziyafeti de Cunda’nın atmosferine yakışır lezzetlerden yalnızca birkaçı. Özellikle de adaya özgü papalina balığı, şu zamana kadar tattığınız lezzetleri unutturacak cinsten. Kabak çiçeği dolması, radika ve hindiba gibi Ege’ye özgü lezzetleri de unutmamak lazım. Hele ki bu lezzetlerin, zeytinyağının anavatanında yapıldıklarını düşününce “tatmadan dönmeyin” demek yanlış olmaz.
Eğer bir şarap tutkunuysanız Cunda’daki şarap evlerinden birine uğramanızı öneririz. Ne de olsa Ege Bölgesi, birçok lezzetiyle olduğu gibi üzümüyle de meşhur.
Yemeğin üzerine canınız tatlı çekerse sakızlı dondurma ya da lokmayı mutlaka tatmalısınız. Bölgenin meşhur lezzetlerinden olan bu tatların, Cunda Adası ile özdeşleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Arnavut kaldırımlarından aşağıya doğru sallandığınızda sizi denizin karşılayacağı sokaklarında yürürken bir zamanlar Cunda’da yaşamış ya da oraya ait bir hikâyeniz varmış gibi hissetmeniz çok güçlü bir olasılık. Cumbalı taş evlerin ve sanat eserini andıran kapıların arasından yürürken yolunuzun üstünde tarihin izlerine de sık sık rastlarsınız Cunda’da.
Tarih demişken, 1873 yılında inşa edilmiş olan ve restore edildikten sonra Rahmi Koç Müzesi’ne çevrilen Taksiyarhis Kilisesi’nin yanı sıra Agios Yannis ve Panaya kiliselerini de unutmamak gerek. Bir de gitmişken Türkler arasında Ayışığı Manastırı diye bilinen Rum döneminden kalma Ai Dimitri Ta Salina Manastırı’nı da görmelisiniz.
Deniz tutkunları Cunda’yı çok sevecek
Bölgenin tertemiz denizinde yüzmek ve yeni koylar keşfetmek istiyorsanız Ayvalık’tan her gün kalkan teknelerin düzenlediği turları tercih edebilirsiniz. Hem uygun fiyatlı hem de eğlenceli bu turlar, bölgenin tertemiz koylarında yüzme ve güneşlenme, tarihin kıyısından geçme ve fotoğraf meraklılarını heyecanlandırma fırsatı sunuyor. Ayrıca tekne turlarının fiyatına, yemeklerin de dahil olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Cunda’nın en güzel plajlarından biri olan Patricia Plajı da sakinliği ve temizliğiyle ağırlar konuklarını. Eğer yakın çevrede başka kumsallar keşfetmek isterseniz Sarımsaklı Plajı’nın sizi beklediğini unutmayın. Mosko Adası Koyu ve Ortunç Koyu da Cunda’nın ziyaretçilerinin, yüzmeden dönmediği kıyılarından…
Gezip görmek ve Cunda’yı, bölgeyi daha iyi tanımak istiyorsanız Şeytan Sofrası’nda gün batımını izlemenin ayrıcalığını yaşamalısınız. Tepeden Ayvalık’ın adalarını ve Midilli’yi görebileceğiniz bu eşsiz manzaranın tadını çıkarmak ve bol bol fotoğraf çekmek, unutamayacağınız anılarınızın listesine bir yenisini daha eklemenize fırsat yaratacak. Şeytan Sofrası, aslında sönmüş bir volkandan geriye kalan lav birikintileriyle oluşmuş bir tepe. Yuvarlak bir sofrayı andırdığı ve şeytanın ayak izinin bulunduğuna inanıldığı için Şeytan Sofrası denilen mevki, ziyaretçilerin para atıp dilek dilediği ve gün doğumunun ya da gün batımının en iyi izlendiği noktalardan biri. İçinde bulunan restoran da manzara eşliğinde yemek yemek isteyenleri ağırlıyor.
Yakın çevreyi keşfetmek isteyenler de Ayvalık merkez ve Sarımsaklı’yı tercih edebilir. Ege güneşinin ve akşamlarının tadının bir başka çıkarılacağı Cunda, sakin ve nezih ortamıyla bir tatilden daha fazlasını sunuyor.
Cunda Adası’ndan eli boş dönmek istemeyenler için de birbirinden değişik alternatifler var elbette. Cunda’da karşınıza çıkan tezgâhlardan el emeği takılar alabilir, el yapımı süs eşyalarının arasından hediyelikler seçebilirsiniz. Ayrıca tatil boyunca yediğiniz yemeklerin tadına yakın lezzetlerden ayrı kalmamak için zeytinyağı alabilir, Cunda’ya özgü reçellerden de bavulunuza doldurabilirsiniz.