Gargara Forum » Genel Bölümler » İslam » Ramazan » Ramazan ayının insana ve topluma kazandırdıkları

Yeni Konu Aç Konuyu Cevapla

     
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 25 Mayıs 2016, 21:19   #1
buse
Avatar Yok
Üyelik tarihi: 15 Nisan 2015
Mesajlar: 12,520
Aldığı Beğeni: 0
Beğendikleri: 0
Standart Ramazan ayının insana ve topluma kazandırdıkları

Ramazan ayının insana ve topluma kazandırdıkları nelerdir

Ramazan ayı ve orucun insana kazandırdıkları

Yüce Allah, mübarek ramazan ayını diğer aylarda bulunmayan hayır ve bereketli birçok özellikle süslemiştir. Bu ay müminler için rahmet ve mağfiret ayıdır. Ramazan evveli rahmet, ortası mağfiret sonu da cehennem azabından azad olma ayıdır. Bu ay, şifa ayıdır, hayır ayıdır. Bu ay, orucu, sahuru, iftarı, teravihi, dolan camileri, dinlenen vaaz ve mukabeleleri ile bereket ayıdır, şefaat ayıdır. Bu ay, öz ifadeyle Kur’an ve oruç ayıdır. Nitekim Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve mükafatını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları affedilir”[i]
Bu ayın Allah katında büyük bir değeri olduğundan dolayı yüce Allah, insanları doğru yola ileten, insana insanca yaşamayı, çalışmayı, ilerlemeyi öğreten, insanı ahlaklı, faziletli dürüst bir hayata sevk eden Kur’an-ı Kerim’i bu ayda indirmiştir. Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı öyle bir aydır ki, Kur’an-ı Kerim onda indirilmiştir. (O Kur’an ki) insanlara hidayettir. O’nda doğru yolun, hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleri vardır. O halde içinizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Kim hasta olur, yahut seferde bulunursa, o zaman tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allah size kolaylık diler, size güçlük istemez.”[ii]


Orucun farz kılınmasının birçok hikmetleri, maddî ve manevî birçok faydaları vardır. Zira Allah, boş şeyleri emretmez. O, ne emretmişse onun mutlaka faydası, neyi de yasaklamışsa onun da zararı vardır. Orucun faydalarından bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1- Oruç insana sabırlı olmayı öğretir:
Oruç tutmakla belirli bir zaman kendini yememeye içmemeye alıştıran insan, hayatta karşısına çıkabilecek güçlüklere kolaylıkla sabreder, acılara ve sıkıntılara dayanmasını, zorlukları yenmesini bilir. Bütün bunlara karşı yüce Allah öyle bir sevap verir ki, onun miktarını ancak âlemlerin rabbi olan Allah bilir. Nitekim yüce Allah: “Sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir.”[iii] buyurmaktadır.
2- Oruç ahlakımızı güzelleştirir:
Oruç, belirli bir süre basit bir aç kalma olayı değildir. Oruç köklü bir irade terbiyesi; insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen, iyi huylar kazandıran bir ahlak eğitimidir. Oruç, kişinin dilini yalan ve gıybet gibi kötü sözlerden korumasını gerekli kılar. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Allah’ın onun yemesini, içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur.”[iv]
Bu hadis-i şerifte orucun yüksek hedefi açıkça gösterilmiş, bu ibadetin sadece aç ve susuz kalmaktan ibaret olmadığı, esas gayesinin insanı olgunlaştırmak, ahlak ve fazilet sahibi olarak yetiştirmek olduğu bildirilmiştir. Nitekim oruç tutan insanda, insanlara müsamahakâr davranma sıfatlarının olması gerekmektedir. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Sizden biri bir gün oruçlu olarak sabahlarsa kötü söz söylemesin ve cahillik etmesin. Şayet biri kendisine söver yahut vurursa, ben oruçluyum, desin.”[v]
3- Oruç, zenginlerin fakirleri ve muhtaçları hatırlamalarını ve merhamet duygularının gelişmesini sağlar:
Hayatında açlık nedir bilmeyen varlıklı bir insan, yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı gereği gibi anlayabilir mi? Onların çektiği ızdırabı yüreğinde duyabilir mi? Elbette ki gereği gibi duyamaz. Fakat bu insan oruç tutarsa, açlığın ne olduğunu bizzat tatmış olur. Böylece yokluk içinde kıvranan fakirlerin sıkıntılarını içinde duyar şefkat ve acıma duyguları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak onların sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunur.
İşte orucun biz insanlara verdiği sosyal adalet dersi... Bizim için en güzel örnek ve önder olan sevgili peygamberimiz insanların en cömerti idi. O, açları doyurur, kendisi aç kalırdı. Ramazan ayında cömertliği doruk noktasına ulaşır, elinde ne var ne yok yoksullara dağıtırdı.
Peygamberimizin hanımı Hz.Aişe (r.a) diyor ki: “Allah’ın resulü üç gün peş peşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu, fakat yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi. Hz.Aişe peygamberimizin vefatından sonra ne zaman bir yemek yese ağlamaya başlardı. Kendisine niçin ağladığı sorulunca şu cevabı vermiştir: “Hz.Muhammed (s.a.v), sağlığında doyasıya bir günde iki defa yemek yiyemedi. Onu hatırladığım için ağlıyorum.”[vi]
Hz. Ömer’in halifeliği zamanında dokuz ay süren bir kıtlık olmuştu. Hz.Ömer: “İhtiyaç sahipleri bize gelsin” diye halka duyuru yapmış, kendisi de Müslümanlar bolluğa kavuşuncaya kadar ekmekle beraber zeytinyağından başka bir katık yemeyeceğine yemin etmişti. Halkın sıkıntılarını yüreğinde hisseden ve onlardan farksız olarak yaşayan bu büyük insan, elbisesi yıkandığı ve başka elbisesi de olmadığı için bir gün cuma namazına geç gitmiş ve bu yüzden cemaatten özür dilemiştir.[vii]
Vaktiyle Mısır’da yıllarca süren bir kıtlık olmuştu. O sırada devletin hazinesi Yusuf (a.s)’ın elinde idi. Halk açtı. Hz. Yusuf da bütün imkânlara sahip olduğu halde karnını doyurmuyordu. Neden böyle yaptığı kendisine sorulunca içinde yaşadığı toplumun acılarını yüreğinde duyan bir sorumluluk anlayışı ile şu cevabı vermiştir: “Eğer ben tok olursam açların halini anlayamam, yoksulları gereği gibi düşünemem.”[viii] İşte Allah dostlarında ve peygamberlerde görülen bu özellikleri maalesef günümüzdeki yöneticilerimizde görmemiz mümkün değildir. Bunun sebebi de insanların bu asırda İslam’ın temel kaynaklarından habersiz olarak yaşamalarıdır.
Oruç tutan insanların yaşadığı bir toplumda insanlar arasında kalpten kalbe iki yol açılır, birinden şefkat ve merhamet, diğerinden sevgi ve saygı akar.


4- Oruç, insanı sağlıklı yapar:
Oruç, insanı belirli vakitlerde yemeye alıştırır. Çünkü oruçlu, bilindiği gibi günde iki defa yemek yer. Her iki yemeği de muayyen vakittedir. Yemek vakitlerinin belirli bir nizam içerisinde olması, doktorların da tavsiye ettiği bir husustur. Çünkü bu nizam, insan vücudunun sıhhati için gereklidir. Sevgili peygamberimiz, orucun sağlığımız için önemini şöyle belirtmektedir: “Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz”[ix] Aradan bin dört yüz yılı aşkın bir zaman geçti. İnsanlığın büyük mürşidinin söylediği bu söz, evrensel bir din olan İslam’ın emirlerindeki incilikleri çağımız tıp otoritelerine anlatan önemli bir mesaj niteliğindedir. Bu konuda sağlık uzmanları ise şöyle demektedir: Sindirim sistemi bilindiği gibi çok kalabalık bir organlar ailesinden kuruludur. Bu sistemin önemli bir yanı, bütün bu karışık organların bir sistemle otomatik olarak idare edilmesindendir. Tabiidir ki bu sistem günde yirmi dört saat devamlı çalışmanın, çoğu kez sinirliliğin ve yanlış beslenmenin etkisiyle yıpranır. İşte oruç, bu sisteme getirilen yılda bir aylık dinlenmedir. Fakat orucun asıl mucizevî hikmeti karaciğer üzerindedir. Zira karaciğerin sindirim sistemi görevinden başka daha on beş görevi vardır. Sanki ömür boyu nöbet tutan bir görevli gibi yıpranır durur. Oruç süresince karaciğer, 4-6 saat istirahat etmektedir. Oruçlu iken gündüz kan hacmi azalır. Bu olay, kalbe ciddi bir rahatlık sağlar. Halk arasında küçük tansiyon denilen doku basıncı kalp için çok önemlidir. İşte oruçta küçük tansiyon daima küçüktür ve kalp rahattır. Orucun dolaşım sistemine en önemli etkisi damarlar üzerine olanıdır. Bilindiği gibi damarları yıpratan, eskiten nedenlerin başında özellikle besin artıklarının iyi yakılmaması gelmektedir. Hâlbuki oruçlu iken özellikle iftara yakın saatlerde bütün besinler yakılır ve artık kalmaz. Böylece damarlarda yağ ve benzeri artıklar daralma yapmaz. Yine çağımız temel sağlık sorunlarından biri olan damar sertliklerine oruç, en büyük koruma tedbirlerindendir. Oruçta asıl sinir sistemi tam bir rahatlama içindedir. Bir ibadeti yerine getirme mutluluğu, insandaki gerginliklerin, huzursuzlukların hemen hemen tümünü yok eder. Günümüzün en önemli iç sorunlarından olan stresler böylece büyük ölçüde kalkar.[x]
Oruç hakkında yabancı bir bilim adamı şöyle demektedir: “1940 Nobel tıp ödülü kazanan Dr.Alexis Carrel, “I.Hamme Cet Inconnu” adlı eserinde oruç sırasında organizmalarda depo edilmiş besin maddelerinin harcandığını, sonradan bunların yerine yenilerinin geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenilenmenin olduğunu anlatır, orucun sağlık bakımından çok faydalı olduğunu söyler.”[xi]
Fransız profesörü Pierre Moulin de şunları söylemektedir: “İslam dünyasının en yararlı kurumlarından biri oruçtur. Oruç, bedenin hem fiziksel hem ruhsal dinlenmesidir. Dokuları temizler, birikmiş toksitleri, zehirleri atar. Müslümanlar böylece her yıl bir ay bedenlerini dinlendirirler... Hıristiyanlıkta orucun bulunmaması büyük bir kayıptır. Aslında insanların her hafta bir gün oruç tutmaları başka bir deyimle diyet etmeleri ve sadece meyve suyu içmelerinde büyük bir yarar vardır. Böylece vücut doku ve organlardaki zehirleri atar ve beden dinlenmiş olur.”[xii]
5- Oruç, nimetlerin kıymetini öğretir:
İnsan, elinde olan nimetlerin kıymetini ancak bunlar elinden çıktıktan sonra anlar. Fakat iş işten geçtiği için bunun bir yararı yoktur. Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan insanın gözünde bu nimetlerin değeri daha iyi anlaşılır.
Bu anlayış insana, onları daha iyi korumasını ve nimetleri kendisine veren Allah’a daha çok şükretmesini öğretir. Nimetlere şükür, onların çoğalmasına vesile olur. Nitekim yüce Allah bu hususta şöyle buyurur: “Andolsun, şükrederseniz elbette size, nimetlerimi artırırım ve eğer nankörlük ederseniz azabım pek çetindir.”[xiii]
Hz.Peygamber (s.a.v), ramazan ayını bir sevgilinin sevgilisini karşıladığı gibi karşılıyordu. Bu ayı hayırlı bir şekilde, hakkıyla ihya etmek için önceden hazırlanıyordu. Dolayısıyla içinde bol bol Kur’an okuyacağı ve salih ameller yapacağı büyük ibadet mevsimine hazırlanmak için şaban ayında çok oruç tutuyordu. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın kitabını okuyanlar, namaz kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir ticaret umarlar. (Umarlar ki Allah) onlara ücretlerini tam ödesin ve lütfundan onlara fazlasını da versin. Çünkü O, çok bağışlayan ve çok karşılık verendir. ”[xiv]
Ramazan ayının sonu yaklaştığında peygamber efendimiz ondan ayrılacağını hisseder ve salih ameller yapmayı daha da çoğaltır, ramazan gecelerini ihya eder, ailesini uyandırırdı. Hatta ramazanın son on gününde mescitte itikâfa girerdi ve sonunda ramazanı özlem ve üzüntü içinde uğurlardı. Hz.Peygamber (s.a.v), bizlere de aynı şekilde yapmamızı tavsiye etmiştir. Sevgili peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Kim ramazan orucunu tutar ve ardından da Şevval ayında altı gün oruç tutarsa bir yıl oruç tutmuş gibi sevap kazanmış olur.”[xv]
Oruç tutan Müslüman orucunun sevabını tam alabilmesi için, gözünü, kulağını, dilini ve bütün organlarını günahlardan koruması gerekir. Eğer oruç tutan kimse, organlarını Allah’ın haram kıldığı şeylerden korumazsa, tıpkı bir bina yapıp, sonra o yaptığı binayı kendi eliyle yıkan kimse gibi olur. Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine açlık ve susuzluktan başka bir şey kalmamıştır. Çünkü o, her ne kadar yemek ve içmekten kendini alıkoymuşsa da Allah’ın yasakladığı birçok şeyi yaparak orucunun sevabından mahrum kalmıştır. Nitekim Hz.Peygamber (s.a.v), bir hadislerinde bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttuğu orucun ona açlıktan ve susuzluktan başka bir faydası yoktur. Yine nice gecelerini ibadetle geçirenler vardır ki, uykusuzluktan başka bu ibadetin kendilerine hiçbir faydası yoktur.”[xvi]
Bu hadis-i şerifte birçok hikmet vardır. Bu hikmetleri anlamak mecburiyetindeyiz. Bu hadise göre, sadece yememek, içmemekle oruç tutulmuş olmuyor. Sadece eğilip kalkmakla da namaz kılınmış sayılmıyor. Oruç tutan, namaz kılan kimsenin aynı zamanda her türlü kötülükten, riyadan uzak kalması da gerekiyor. Bu bakımdan dilinde kötü sözler eksilmeyen, ağzından yalan dolan bitmeyen, gözünü harama bakmaktan sakınmayan, kulağıyla hak duymayan, elinden kötülük tükenmeyen, ayağından zulüm ayrılmayan kimse günlerce yemese, içmese bile gerçek oruç tutamamış ve gerçek orucun ruhuyla kendini arındıramamıştır.
Bütün bunlardan dolayı oruçlarımızı Allah’ın emrettiği şekilde tam olarak tutmamız gerekmektedir. Orucumuza gölge düşürecek her türlü hareketten şiddetle sakınmalıyız. Kalplerimize gerçek orucun ışığıylaı, rahmet ve mağfiretiyle taptaze bir bahar neşesi vermeliyiz. Kur’an-ı Kerim’in beşer semasını aydınlatmaya başladığı bu mübarek ayda bütün varlığımızla Allah’a yönelmeliyiz.
  Alıntı Hızlı Cevap
Yeni Konu Aç Konuyu Cevapla

Bookmarks



Forum Günün Sözü
Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
seks hikayeleri seks filmi izle sincan escort kızılay escort rus escort etlik escort izmir escort izmir escort izmir escort Anadolu Yakası Escort Kartal escort Kurtköy escort Maltepe escort Pendik escort Kartal escort altyazılı porno şişli escort istanbul escort mecidiyeköy escort beşiktaş escort taksim escort fındıkzade escort çapa escort fatih escort topkapı escort escort şişli escort bayan bayrampaşa escort merter escort escort mecidiyeköy bursa escort bursa escort bursa escort bursa escort bursa escort alt yazılı porno Casibom Casibom Casibom Giriş Casibom Yeni Giriş Onwin gaziantep escort bayan gaziantep escort seks hikayeleri gaziantep escort Canlı bahis siteleri escort escort escort travestileri travestileri Escort Escort bayan Escort bayan bahisu.com girisbahis.com etlik escort etimesgut escort istanbul Escort istanbul Escort Acıbadem Escort Ataşehir Escort Bostancı Escort Göztepe Escort Kadıköy Escort Kartal Escort Kurtköy Escort Maltepe Escort Ankara escort bayan Escort ankara Escort ankara Escort eryaman Keçiören escort Escort ankara Sincan escort bayan Çankaya escort bayan antalya rus escort