Gelecek kaygısı genç yaşlarda başlayan ve uzun süre peşimizi bırakmayan bir sorundur. Her yaşın farklı problemleri olsa da gelecek kaygısı ortak bir durumdur. Gelecek kaygısını azaltmak için insanoğlu yıllardır farklı çözümler bulmaya çalışmıştır. Özellikle 20’li yaşlarda bu kaygı en üst noktadadır. Çünkü hayatını idame ettirecek bir iş henüz bulunamamıştır. Bu kaygıyı azaltmak için gelecekle ilgili yatırımlara bu yaşlarda başlamak en iyi yoldur. Ama nasıl?
Çoğunlukla bu yaşlarda üniversite öğrencisi olan gençlerin ailelerinden aldıkları parayla ve/veya kurumlardan aldıkları burslarla öğrenim hayatlarını kendi başlarına idame ettirmeye çalıştıkları su götürmez bir gerçek. Kimileri part time (yarı zamanlı) işlerde çalışarak kendi bütçelerine katkı sağlamaya çalışırlar. Bu yaşlardaki gençlerin diğer bir kısmı da öğrenim hayatlarına devam etmedikleri ya da edemedikleri için az da olsa kendi giderlerini karşılayabilecek oranda para kazanabilecekleri bir işte çalışırlar. Her iki durumda da ellerine geçen paranın küçük bir miktarıyla uzun vadede getirisi olan yatırımlara yönelmeleri gelecek kaygısını olabildiğince azaltmaya yarar. Ama nasıl?
Altın iniş çıkışları fazla olan kısa vadede çok para kazandırabilen aynı zamanda kaybettirebilen bir yatırımdır. Ancak henüz 20’li yaşlarında olan ve sadece kendinden sorumlu olan bir birey için kısa vadede kazanç sağlamaya çok ta ihtiyacı olmayan gençler için iyi bir yatırımdır. Çünkü altın uzun vadede kazandırır. Kaybettirmez.
Fon ve borsa kağıtları (hisse senetleri) yine kısa vadede altınla aynı özellikleri gösterirler. Düzenli olarak küçük miktarlara az oranda büyük ve köklü firmaların fon veya kağıtlarını almak uzun vadede iyi sayılabilecek oranda getirileri olan bir harekettir.
20’li yaşlarında yapmış olduğu çok para gerektirmeyen bu yatırımlarla hem gelecek kaygısından uzaklaşmış olacak hem de 30’lu – 40’lı yaşlarına geldiğinde hatırı sayılır bir paranın da sahibi olmuş olacak. Ama yine de öncelikle yapılması gereken en büyük yatırım kendimize yaptığımız yatırımdır.